13.4.15

Eşini Öldüren Katile Ceza İndirimi



CANAVARLAR, ÖLDÜRÜN KADINLARI ARKANIZDA DAĞ GİBİ YARGITAY VAR NASIL OLSA

İSLAM DİNİ ve İLKEL ARAP GELENEĞİNİN GETİRDİĞİ ERKEK EGEMEN GERÇEĞİ NE YAZIKKİ YARGIDA DA KENDİSİNİ GÖSTERDİ ve YARGITAYA KADAR UZANDI.



VE BÖYLE BİR ÜLKE ÇAĞDAŞ OLACAK , GELİŞMİŞ ÜLKELER SEVİYESİNE GELECEK , AVRUPA BİRLİĞİNE GİRECEK , CEK , CEK ÇOK BEKLERSİNİZ BU GERİCİ İLKEL KAFAYLA.



BİZ EN İYİSİ BIRAKALIM ŞU GAVURLARIN SEVİYESİNİ, BENLİĞİMİZE DÖNELİM, ARAP YARIMADASI , KUZEY AFRİKA , AFGANİSTAN-PAKİSTAN-BENGLADEŞ ÜÇLÜSÜ  TÜM İSLAM ALEMİNİ BİRLEŞELİM, HİLAFETİDE ALALIM VE  ERDOĞAN'IDA HALİFE İLAN EDELİM OLDUDA BİTTİ MAŞALLAH , YAVUZ SULTAN SELİM SEVDASI BOŞYERE YEŞERMEDİ ÜLKEDE.



ONDAN SONRA GÖRÜN SİZ İLERLEMEYİ , İSLAMIN BAŞARILARINI , TEKNOLOJİYİ VEDE KİMSENİN AKLINA GELMEYEN BULUŞLARI.

NASIL OLSA YENİ NESİL GELİŞİYOR , KREŞLERDEN BAŞLADIK İMAM OKULLARINDA BESLEDİK , RESMİLEŞMİŞ KURAN KURSLARIDA CABASI BÖYYÜK YENİ TÜRKİYE KİM TUTAR SİZİ.

Ülkenin nereye gittiğinden kimsenin haberi yok, sağcısı, solcusu, milliyetçisi, Atatürk'çüsü  kafayı takmış kürtlerin özerkliğine, yok bağımsızlığına vede  illegal PKK örgütüne başka dertleri kalmamış. Hala uyanamamışlar hala oynanan ustaca oyunu farkedememişler , PKK sorununun ellerine bilinçli olarak bırakılmış oyuncak olduğunu.

Sizler, bizler geçmiş otuz yılda olduğu gibi akşam kürt sorunuyla yatalım sabah pkk sorunuyla kalkalım, elalem yolunda hiçbir engel kalmamış hızla ilerlemeye devam.



Mısır'ın başına bela olan Şabab ve El-kaide tabanlı  Müslüman kardeşler örgütünün ne denli tehlikeli olduğunu sebeb olanlar ABD ve batı farketmiş, idam fermanlarını onaylamış iken, bizim cumhuriyet ve laiklik yanlıları ayakta uyumuş, Mısır'da yok olan örgüt gelmiş Türkiye'ye çöreklenmiş , faaliyete geçmek için anayasa değişikliği ister, hadi buraya kadar hiçbir şey göremediniz diyelim, bu şeriat sevdalısı örgütün  Türkiye temsilcileri, hala gözyaşı dökerken, hala dört parmakla selam verirken hiçmi uyanmadınız.



Ülke böyle bir mecraya sürüklenmiş, yolun yarısından fazlası katedilmiş ve kurumlarda iktidarlara ayak uydurmuş iken (Şimdilerde hain ilan edilen Gülen ve cemaatinin 1990 lardaki faaliyet raporundan, ülke ancak kurumları ile birlikte ele geçirilirse süreklilik arzeder) sanki yeni birşeyler olmuş gibi çağdaşlık, laiklik ve Cumhuriyet yanlıları; kadın hakları, kadınlar öldürülüyor, bu bir katliamdır son verilsin diye veryansın demeçler sıralıyor, iktidarı suçluyorlar.



Aslında onlarda bizde biliyoruz ki bu bir süreçtir ve 1950 lerde, yobazların, gericilerin alkışları, gözyaşları ve kurban adı altında hunharca kesilen koyunların kanları eşliğinde okunan ilk arapça ezanın devamıdır.

Zaten yeniliği, çağdaşlığı, kulluktan sıyrılıp birey olmayı bir türlü başaramayan, daha doğrusu istemeyen halk ile 1950 sonrası  muhafazakar iktidarlar birlikte el ele vererek ülkeyi bugünkü duruma getirmiş ve son noktayı da AKP koyarak islam devletinin kuruluş aşamasına gelinmiştir.

Hal böyle iken islam dininin erkeklere verdiği üstünlük vede egemenlik gibi baskıcı güç karşısında, yaşamının tüm evrelerini kadere bağlayan, bulunduğu sosyal yaşamın ezikliğini, yoksulluğunu şükür ile karşılayan, bir kadın olarak görevinin, evlendiğinde eşinin resmen hizmetçiliğini yapmak, cinsel arzularını yerine getirmek vede cennet hayali ile bol bol çocuk doğurmak olduğunu kabul eden kadınlarımız, adına yaşamak denirse yaşamlarını garanti altına almışlar yada aldıklarını sanmışlar;



Diğer taraftan azınlıkta da olsa bir kısım kadınımız, bizde insanız, bizde bireyiz, bizde yaradanın yaradılanları olarak erkeklerle aynı düzeyde haklara sahibiz, arap geleneklerinin vede dinimizin yanlış yorumlanması ile ortaya çıkan erkek egemenliğini kabullenemeyiz, vücudumuzun kontrol ve işlevine sadece bizler karar veririz derken, kimleri karşılarına aldıklarından sanırım habersizdiler.



Bu karşı grup, tüm islam ülkelerinde olduğu gibi, devletin laikliği ve Atatürk ilkelerinin bir kenara itilmesinden dolayı ülkemizde de sayıları oldukça yüksektir ve bu nedenle devletin önemli üç ögesi olun Yasama-Yürütme ve Yargı erkleri ile tüm kamu kurumlarında söz sahibidirler ve karar mekanizmaları hemen hemen ellerindedir.

Gerici, tutucu ve islami ağırlıklı olan bu grup; özellikle de sağcı, muhafazakar, çağdaşlığa tepkili, batının yanında görünür ama sosyal yaşamda adeta batı düşmanı iktidarları arkalarına aldıklarında etkileri dahada belirgin bir hal almaktadır.



Sözde demokrasiye geçiş hikayesinin başlangıcı 1950 lerden günümüze kadar ülke sadece sağcı ve tutucu iktidarların yöretiminde olduğuna göre gerisini siz düşünün artık.

Kimlermiş bu karşı grup:
1- Demokrasiyi amaç değil araç olarak kullanan, bir taraftan islamla demokrasi bağdaşmaz derken, diğer tarafta onu sırf kendi çıkarları için kullanmak isteyen iki yüzlü politikacılar ve onların destekçileri. Bu destekçiler, ülke içindeki köşe dönmeciler de denilen din tüccarlarından başlar, dışarıda ise özellikle islam toplumlarını sömürmek üzere politikalar üreten emperyal güçlere kadar uzanır.

2- Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri doğrultusunda, yasaklanan ve insanları kandırmaya yönelik çalışmalar yapan, tekke, zaviye, şeyhlik ve benzerleri ile sayıları çift rakamlara ulaşan çeşitli faaliyetler yapmak üzere kurulan tarikatların ileri gelenleri, müritleri.

3- Zengin arap ülkeleri ile işbirliği içinde, Atatürk Cumhuriyeti'ni devirerek şer-i hükümlere dayalı yeni bir islam devleti kurmak isteyenler.

4- Son yıllarda sayıları bayağı yükselen ve içlerinde mevcut iktidarın yetkili partililerininde bulunduğu Osmanlı sevdalıları, bu grupta olanlar hanedanlık yada kuvvetli bir başkanlık ile sunni islam ağırlıklı ve halifeliğinde ele geçirilerek tüm islam dünyasına hakim olma çabalarını sürdürmektedir.

5- Son olarak da tüm bu grupların dışında ve hiç bir siyasi düşünce ve amaçları olmayan gerek islamın verdiği, gerek ilkel arap geleneklerinin baskısı ile ve gerekse babasından, dedesinden esinlenerek sahip olduğunu sandığı erkek egemenlik gücünü elinden çıkarmak istemeyen, kadınları kayıtsız şartsız ikinci sınıf olarak kabul eden, genelde Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşamlarını sürdüren ve Türkiye'nin çoğunluğunu teşkil eden, sayıları milyonlarla ölçülen bir grup halk.



Bu grupta olanlar erkek egemenliğini okadar ileri seviyelere taşımış olmalılarki kendilerine göre ata sözü saydıkları "Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmiyeceksin" yada "Gerdek gecesi erkekliğin ilk sınavı sofrada otururken yaklaşan kedinin iki bacağını ayıracaksın" gibi aklın hayalin alamayacağı saçmalıkta, ilkellikde ve seviyesizlikte ki safsataları dillerinden düşürmezler.

Hal böyle iken son yıllarda kadın cinayetlerinin çoğalması, çoğu cezalarda iyi hal gibi, tahrik gibi kişiye göre değişebilecek kıstaslarla cezalarda indirime gidilmesi pekde tuhaf olmasa gerek. Halkının çoğunluğu yukarda belirttiğimiz görüşlerde, düşüncelerde ve kriterlerde olan bir ülkede devlet erklerininde aynı seviyede olması kadar doğal başka birşey olamaz.



Yürütme de, yasamada bunlara bağlı kurumlarda hep aynı düzeyde olacaktır şüphesiz, bunların dışında tek ayrıcalıklı vede halkın kültürü yada sosyal yaşamının etkisi olmayan, daha doğrusu olmaması gereken kurum vardır oda yargıdır, ancak ne varki yargının etki altında kalmaması içinde o devletin gerçek bir hukuk devleti olması gerekir. Türkiye böyle bir hukuk devletimidir sorusuna, yazımıza konu olan olayı  özet olarak anlatalım ve yanıtını orada bulmaya çalışalım.

Olayın Kısaca Özeti :
Basından alınan haberlere göre, Adana'da yaşayan 33 yaşındaki Mehmet Köseoğlu, bundan 4 yıl önce 22.08.2011 günü aşırı şiddet gördüğü gerekçesiyle kendisinden boşanmak isteyen ve baba evine sığınan 22 yaşındaki eşi Ezgi Köseoğlu'nu 4 kurşunla hunharca ailesinin gözleri önünde öldürüyor, yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda "Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis" cezasına çarptırılıyor.

Mahkemenin kararı yargıtaya gidiyor ve yargının en tepe noktasında bulunan yargıtay ceza kurulu Ezgi Köseoğlu'nun sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, yani boşanma hükmü kesinleşmeden kocasına karşı sadakatsiz davrandığı, dolayısıyle onu aldattığı gerekçesiyle davada "Tahrik unsuru" nun dikkate alınması ve cezanın indirilmesi için kararı onaylamadan geri iade ediyor.

Oldu olacak mahkemede çok nazikti deyin, giyimide güzelmiş deyin, saygıda bulundu deyin, pişman olduğunu da beyan etti diye sıralayın gitsin ve beraatine karar verin.
Sonrada ülkede bu katiller ammada çoğaldı, ne isterler kadınlardan bu canavar erkek milleti diye iki yüzlü tavırlarınıza devam edin.



Böyle cezada indirim gerekçeleri okadar çokki, özelliklede kadınların, kız çocukların öldürülmesi olaylarında, yok namus davasıymış, yok geleneklerimize ters düşmüş, yok toplum kurallarına uymamış, yok küfür etmiş, hakaret etmiş, uydur uydur söyle nasıl olsa ölüler konuşamaz.

Ardından palavralara devam, büyük Türkiye, çağdaş Türkiye, ekonomide bilmem kaçıncı Türkiye. İstediğiniz kadar palavra atın, isterse iddialarınız doğru olsun, şayet o kocaman dediğiniz Türkiye'de adalet yoksa, evrensel hukuk kurallarının adı sanı geçmiyorsa, orası ne büyük bir ülkedir, ne halkı mutludur nede diğer devletler nezdinde itibarı vardır.

Konuk Yazar
Sezai Saral 12.04.15




Share
Bizi Takip Edin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder